Farklı kültürlerin yaşadığı ülkemizde insan yoksunluğu yaşamak kadar tuhaf, garip ve hazin verici bir şey olabilir mi? Edirne’den Kars’a kadar bu ülkede herkes kardeş diyoruz ama ne yazık ki bu sözde kalıyor.
Ben bir radyo programcısıyım. İç Anadolu’nun şirin ili Kırşehir’de dünyaya gözlerimi açtım ama nerede gözümü kapatacağımı kim bilebilir ki? İşim gereği bu vatanın her şehrine gittim. Gümüşhane’den Aydın’a, Muğla’dan Trabzon’a, Konya’dan Mardin’e kadar farklı kültürlerden insanlar tanıdım. Sadece kültürleriydi, dilleriydi benim için benim için farklı olan. Bir buçuk yıl kaldım Mardin’de; daha doğrusu Mardin’in en büyük ilçesi Kızıltepe’de. Nüfus ve yerleşim olarak bağlı olduğu ilden dört kat daha büyük, nüfusunun %80’i Kürt kardeşlerimizin yaşadığı şirin bir ilçe. Tabii saydığım güzel şeyler benim için öyle. Ama yıllarca bizlere terör olaylarıyla tanıtıldı. Sanki halkın başka işi gücü yok, gece gündüz dağda yaşıyor.
Oysa ben bu kadar sevecen, bu kadar yardımsever ve bu kadar kültürüne sahip bir yer görmedim. İlk gittiğim zamanlarda halk bizi evinde misafir etmek için sanki birbiriyle yarışıyordu. Tamam, terör var ama her yerde bunu doğuda ki kürt kardeşlerimize mâl etmeyelim, böyle yapmanin haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Terörün dili, dini, ırkı yoktur. Bunu orada yaşadığım bir buçuk yılda daha iyi anladım. Ben, Mardin’e giderken başta annem olmak üzere herkes bana karşı çıktı. Tabii onları da suçlamamak lazım, uzaktan davulun sesi hoş geldiği gibi boşta gelebiliyor. Onlara göre sanki herkes birbirini öldürüyor ve sanki orası savaş alanı. Kızıltepe’deki ilk günlerimde çekincelerim vardı, çünkü kültür farklıydı, dil farklıydı, mezhep farklıydı. Ama ben insanları sadece iyi ve kötü olarak ayırt ediyorum. Sonra anladım ki onların tek derdi insan gibi yaşamak. İnanın benim kadar oradaki insanlar da vatanın bütünlüğünden yana ama dedim ya insan olarak iyimiz de var kötümüz de. Bu sadece doğu için geçerli değil, dünyanın neresine giderseniz gidin bu böyle.
Ben Türkmenim, yengelerim kürt, babamın dedesi Çanakkale savaşında Siirtli bir kürt arkadaşıyla şehit düşmüş. Yani yıllardır iç içeyiz, kız almışız kız vermişiz. Farkımız ne, doğuda doğup, doğuda yaşayıp kürt olarak dünyaya gelmek mi? Onların kültürlerine olan bağlılığı inanın beni çok etkiledi. Keşke ben de orada doğup orada büyüseydim; ne değişirdi……….?
Tam bu sırada tanıdım kürt kızını. Uzun boylu, uzun siyah saçlı, kara gözlü. Hadi kalk gidelim buralardan dedi. Neyi kime bırakacaktık ki. Yerini yurdunu ailesini sevdiklerini benim için geride bırakmaya hazırdı. Yani aşkın ne yazılı bir dili vardı, ne de ırkı. Ama benim ona bu acıyı çektirmeye ne niyetim vardı ne de hakkım. Sevmişti beni çıkarsızca, hiç bilmediği bir şehirden gelip yüzünü bile belki birkaç defa görebildiği beni. Ailesini göze alacak kadar sevmişti.
Sevgi cesaretti, sevgi fedakârlıktı, sevgi Türktü, sevgi Kürttü, sevgi evrenseldi, sevgi yürekti. Açın bakın yüreğinize cinsi var mı, ırkı var mı, mezhebi var mı? Onun tek isteği sevgiydi, ben de verdim. Hem de sonsuza kadar.
Şimdi ondan çok uzaktayım. Birlikte olabilmemiz de çok zor. Neden sorusunun cevabını vicdanınıza bırakıyorum…..